BİLGİ
PARALİTİK VE RESTRİKTİF ŞAŞILIKLAR
Gözün kas sistemi ve beyinden göze gelen sinirlerden biri veya birkaçında oluşan arıza sonucu şaşılık ortaya çıkar. Eğer bu şaşılık, sinirlerdeki bir felç halinden kaynaklanıyorsa buna paralitik şaşılık (göz felci) denir. Eğer arıza göz kaslarının çalışmasını kısıtlayan bir unsurdan kaynaklanıyorsa bunlara da restriktif şaşılık denir.
Göz kaslarında felce neden olan etken, beyinden göze kadar olan anatomik yapıların pek çoğunda yer alabilir. Beynin damarsal hastalıkları, beyin tümörleri, demyelinizan veya dejeneratif beyin hastalıkları (örn. multipl skleroz) , kafa travmaları gibi birçok hastalık bu nedenler arasında sayılabilir. Ayrıca kas sistemini etkileyen myasthenia gravis gibi hastalıklar da göz kaslarının işlevlerini zayıflatarak kaymalara neden olabilirler. Bu nedenlerin çoğunluğu hayatın herhangi bir döneminde ortaya çıkabilir ve bu nedenle paralitik şaşılık hastalarının büyük kısmı erişkin yaşlardadır. Ancak bu nedenlerin bazıları daha nadir de olsa doğuştan da var olabilirler ve bu nedenle çocukluk çağında da paralitik şaşılık görülebilir.
Tiroid bezinin işlev bozukluğu ile birlikte görülen Graves hastalığı göz kaslarında yapısal bozulmalara yol açar ve kasların elastiketini kaybederek sertleşmesine yol açarak göz hareketlerinde kısıtlılıklar yaratır. Bunun gibi kasları tutan iltihabi hastalıklar, muhtelif nedenlerle göz kaslarında gelişebilecek nedbeleşmeler, Duane sendromu ve Brown sendromu gibi bazı doğumsal anomaliler göz kaslarının hareketlerinde kısıtlama ve işlev kaybına yol açabilir. Bu tür şaşılıklara restriktif şaşılık denir.
Paralitik ve restriktif şaşılıkların en büyük ortak özelliği, oluşan kaymanın tüm bakış yönlerinde aynı miktarda olmayışıdır. Kayma etkilenen kasın hareket sahasına yaklaştıkça artar, uzaklaştıkça azalır. Bir diğer önemli ortak özellik, çoğunluğu oluşturan erişkin hastalarda özellikle sorunun yeni başladığı dönemlerde çok rahatsız edici boyutta olan bir çift görme (diplopi) olmasıdır. Bu çift görme kaymanın arttığı yönde daha şiddetli, aksi yönde ise daha az veya tamamen kaybolma özelliği gösterir. Bu nedenle hastalar kaymalarının ve dolayısıyla çift görmelerinin en az olduğu veya kaybolduğu bakış yönünü devamlı kullanabilmek için başlarına özel bir pozisyon verme alışkanlığı edinirler. Bu pozisyon yatay yönde etkili kasların tutulduğu durumlarda başını bir tarafa çevirmek şeklindeyken, gözde rotasyonel etki yapan oblik kasların tutulduğu durumlarda başını bir omuzuna eğmek şeklinde görülür.
Bu anormal baş pozisyonu, özellikle doğumsal nitelikli felçlerde teşhis açısından büyük önem arzeder. Örneğin görece oldukça sık rastlanan doğumsal IV. sinir felcinde çocuğun küçük yaşlardan itibaren boynunu bir tarafa eğme alışkanlığı geliştirmesi genellikle ebeveyn ve yakın aile çevresince kolaylıkla kanıksanan ve dikkat çekmeyen bir durumdur. Bazen bu gibi felçler uzun yıllar göz ardı edilebilir, hatta kimi durumlarda boynunu eğmesinin boyun kasları ile ilgili bir sorundan kaynakldığı düşünülerek gereksiz ortopedik ameliyatlara kadar varan dramatik yanlış teşhislere de yol açabilir. Bu bakımdan başını bir omuzuna eğme veya bir tarafa döndürerek bakma alışkanlığı olan çocuklarda vakit geçirmeden mutlaka bir göz hekimine başvurulmalıdır. Zira bu alışkanlık iyice yerleştikten sonra ileri yaşlarda yapılacak müdahaleler baş pozisyonunun tam olarak düzelmesi konusunda yeterince faydalı olamayacaktır.